TURKISH-ENGLISH, ENGLISH-TURKISH DICTIONARY


ı
ş
ğ
ç
ö
ü


Enable auto_complete
 
English -> Turkish
work
i. iş; emek: He's gone to work. İşe gitti. Do you like your work? İşini seviyor musun? They're at work now. Onlar şimdi işte. That's going to take a lot of work. O çok iş ister. She's put a lot of work into this. Buna çok emek harcadı. They're not afraid of hard work. Zor işlerden geri durmazlar. Is this your own work? Bu işi kendin mi yaptın?

work
f.
1. çalışmak; (birini) çalıştırmak: He works hard. Çok çalışıyor. Don't work them too hard. Onları çok fazla çalıştırma.
2. işlemek, çalışmak; (bir şeyi) işletmek, çalıştırmak: This machine's working fine. Bu makine iyi işliyor. How do you work this machine? Bu makineyi nasıl çalıştırıyorsun?
3. (plan/fikir) başarılı olmak, iyi sonuç vermek: This plan won't work. Bu plan yürümez. Your idea's worked. Senin fikrin sayesinde istediğimiz oldu. Do you think it's going to work? Sence bu iş olacak mı?
4. (matematik problemini) çözmek.
5. (hamur v.b.'ni) yoğurmak.
6. (bir yeri) işletmek: They're no longer working that quarry. O taşocağını artık işletmiyorlar.
7. (bir şeyin üzerine) işleme yapmak; on (bir şeyin üzerine) (bir şeyi) işlemek, nakışlamak.
8. k. dili ayarlamak, düzenlemek: I can work it for you. Sana onu ayarlayabilirim.
9. (sıvı) mayalanmak, tahammür etmek.

work
(sonek) ... işi, -den yapılmış.

work
i. iş, çalışma, meşguliyet; görev, vazife; emek; eser, kitap; el işi; çalışma yeri; çoğ. fabrika, tesis; çoğ. mekanizma; çoğ., (argo) tüm; sirke köpüğü; çoğ. sevap kazanılacak iş. work force bir yerde çalışan işçilerin tümü. work stoppage işi dudurma, grev. all in days work normal, mutat, tabii. at work iş başında, işte; çalışırken. get to work işe koyulmak. give someone the works ( argo) birini öldürmek veya hırpalamak; birine sert davranmak, aman vermemek. hard work ağır iş, zor iş. have ones work cut out for one yapacağı iş belli olmak. in the works yapılmakta, bakılmakta, planda. make short work of kısa kesmek, çabuk bitirmek. out of work işsiz, boşta. the whole works hepsi.

work
f. çalışmak, iş yapmak; emek sarfetmek, uğraşmak, meşgul olmak; vazifeli olmak, memuriyeti olmak; işlemek; işletmek; yürümek; başarılı olmak, iyi netice vermek; etkilemek, tesir etmek; oynamak; mayalanmak; çalıştırmak; çözmek, halletmek. work at çalışmak, çabalamak. work in sokuşturmak, araya sıkıştırmak. work into zorlamak, sokmak, koymak. work loose laçka olmak, gevşemek. work off gidermek, üstesinden gelmek. work on tesir etmek, etkilemeye çalışmak; üstünde çalışmak. work ones way güçlükle ilerlemek. work over bir daha yapmak, üstünden geçmek; değişiklik yapmak; A.B.D., (argo) hırpalamak. work up bürümek; heyecanlandırmak, kamçılamak, kurmak; düzenlemek, tanzim etmek, yapmak, geliştirmek. work up to -e hazırlanmak; -i amaçlamak; -e varmak. work upon tesir etmek. be worked up about something bir mesele için heyecanlanmak veya hiddetlenmek. It wont work. Olmaz. Yürümez.

work
çalışmak

[Previous - Next]

English -> English
work
Exertion of strength or faculties; physical or intellectual effort directed to an end; industrial activity; toil; employment; sometimes, specifically, physical labor.

work
To exert one`s self for a purpose; to put forth effort for the attainment of an object; to labor; to be engaged in the performance of a task, a duty, or the like.

work
To labor or operate upon; to give exertion and effort to; to prepare for use, or to utilize, by labor.

work
Break; twist.

[Previous - Next]




Download our Turkish Dictionary software and use it on any Windows computer with internet connection.



Turkish Dictionary home | Download Turkish Dictionary | Contact us | Add to your site | Add to Explorer | Add to Word | Dictionaries | Fatih Akgul

1 users online