f. bir aletin keskin olan ucu; matkap; gem; anahtarın kilide giren kısmı;
f. gemlemek; tahdit etmek, sınırlamak. take the bit in ones teeth idareyi eline almak.
bit
i.
s. parça, lokma, kırıntı, küçük bir kısım; kısa zaman; bilgi iletme birimi, elektronik beyin vb ile muhaverede en ufak birim;(sahnede) ufak rol; A.B.D., (argo) numara; ing. pek az değerli ufak para; A.B.D. yirmibeş sentin yarısı: two bits yirmibeş sent;
s. ufak, önemsiz; az .a bit biraz, bir derece. do ones bit kendi payına düşeni yapmak. a good bit hayli, epeyce. a little bit azıcık, bir parça. bit by bit azar azar, yavaş yavaş. give a bit of ones mind haşlamak, azarlamak. not a bit hiç de değil, asla .